MVP, MMP ve MVC
Merhaba bu hafta sonu teknoloji sektöründe girişimcilik yapmak isteyen kişileri ilgilendibileceğini düşündüğüm yeni bir konuyu işleyeceğim. Büyük çoğunluğu kendi yorumlamalarım sonra hiçbir yerde buna rastlamadım demeyin. :) Tabi diğer görüş ve kavramlardan faydalanarak sizlerle paylaşacağım.
Bir süredir girişimciliğe dair çalışıyorum. İş birimi nasıl yönetilir, doğru takım nasıl kurulur. Bu takımlar nasıl sürekli iyileşmeye yönelik çalışabilir. Kurucuların olmadığı senaryoda bile nasıl kendi kendine hareket eden, doğru kararları alan ve yaşayan bir organizma haline dönüşür gibi sorular aklıma geliyordu.
Biraz daha kafa patlatınca ve Lean Startup’tan da esinlenerek Minimum Viable Company kavramının üretilebileceğini farkettim.
“Yeni bir işe başlarken en fazla hata en başta yapılır”
Fikir aklıma ilk defa geldiğinde biraz araştırma yaptım ve 2020 yıllarında bunun ile alakalı bir takım blog yazılarının olduğunu gördüm. Hala çok yeni bir kavram.
Basitçe MVP konseptinin, firma ölçeğinde uygulanan şekli diyebiliriz
ma öncesinde Minimum Marketable Product kavramına değinmekte gerek.
MVP’den sonra nereye ? Minimum Marketable Product
İyi bir MVP planladığımızı ve feedbackler aldığımızı düşünelim. Yeni özellikler ile ürün stratejisini belirlemeye başladık. Eksiklerimizi toparlıyoruz. Roadmapimiz genişliyor. İş modelimizi pazarda test ettik. Peki bundan sonra ne yapacağız ? Ürünü ilerletirken büyümek için nasıl bir strateji uygulayacağız? Bunun en doğru hali nedir ?
Bu noktada ürün ile beraber genişletmemiz gereken şirket içerisinde farklı birimler var. Kurulması gereken birimler iş modelimize göre, satış, pazarlama veya büyüme olarak değişebilir. Ekipleri MVP’yi çıkaran ekiple beraber koordineli bir şekilde hareket etmelerini sağlayarak Minumum Marketable Product’a (MMP) en hızlı şekilde ilerlememiz gerekli.
Minimum Marketable Product : MVP’nin ve müşterilere satılmaya hazır olan daha gelişmiş bir versiyonudur. Ürün özelliklerinin, kullanıcı personalarına hangi kanallardan ulaştırılacağı belirlidir. Ürünün pazar testleride yapılmıştır.
Minumum marketeble product’ın hazır olduğu kurumda yavaş yavaş şirket içerisindeki roller daha keskinleşip MVC yapısına ilerliyoruz diyebilirim sanırım. Çünkü müşterilere satış yapılabilecek bir ürün hazırlandığında bunu ulaştıracak ekiplerinde kurulmuş olması gerekiyor.
Batmış bir B2B startup’ın teknik kurucusundan duyduğum kadarıyla satışçıyı doğru zamanda işe almamış olmaları onların en büyük hataları olmuştu.
MVC ile alakalı 2020 yılında bir makale yazılmış. (bkz.1) Makalenin yazarı çok başarılı bir investor ve bu tanımı ortaya atarken yatırımcı gözüyle bakarak yapmış ve Product-market fit’e ulaşabilmek için değer önerisi, ekosistem ve iş modelinin birbirleriyle uyum sağlaması gerektiğini söylüyor.
Yani şirketi bir ürün olarak görüp tanımı da MVC olarak yapmış. Güzel bir bakış açısı aslında. Heralde bir yatırımcı olsaydım yatırım yapacağım şirketlerin toplam değerini kafamda netleştirmek için bu 3'lünün pozitif uyum içerisinde bulunmalarını bekleyebilirdim.

Minimum Viable Company.
Devam edelim. MVC aşamasına ulaşabilmiş bir start-up için ürünün geliştirilmesi belirli bir hızda ilerlemekte ve artık gelir odaklı büyüme sağlanabiliyor diyebiliriz. (Şirket erken aşama ile büyüme aşaması arasında) Artık şirketin yapısı daha oturmuş, agile süreçlerin, iş akışlarının, ekipler arası iletişimin olgunlaştığını söyleyebiliriz.
Minimum viable company; pazarda hedeflenen noktaya en hızlı ilerleyişi yapabilecek niteliklere sahip şirketin ilk halidir.
Startuplarda genellikle birden fazla şapka takılarak işler yapılır. MVC’de rollerin artık %100 netleştirildiğini söyleyemeyiz ancak domain bazında ayrılmalar belirginleşir. Yani kurucu teknik ortağınız, blog postu girmez artık. :)

MVC’ye ulaşmak neden önemli ?
MVC noktasına erkenden ulaşabilen işletmelerin büyüme aşamasına ilerlemelerinin önünde engel azalmış olacaktır. Daha olgunlaşmış bir yapı var olduğu için belirsizlikler azalacak, başarı ölçümleri yapılabilecek, hedefler gerçekçi bir şekilde koyulabilecek.
MVC’ye bebeğin anne karnından çıkmış hali diyebiliriz. Anne karnında olgunlaşana kadar tüm hücreler, her işe koşturuyorlardı.
MVC’den Continuous İmprovement’a gitmek.
MVC haline dönüşmüş erken aşama start-up’ında artık herşeyin büyümesi ve iyileştirilmesi beklenebilir. Bu geçişi en az zamanı harcayarak yapabilmek startup’ın hayatta kalması açısından çok önemli.
Genellikle bu geçiş aşaması sürecinde alınan hatalı kararlar start-up’ın en kırılgan olduğu döneminde; zaten çok az olan kaynağının tüketilmesine ve verimsiz bir başlangıca sebep olacaktır. Bu yüzden ilk hedef MVC’ye ulaşabilmek olmalı.
Ardından Continuous İmprovement süreci başlayabilir. Artık Pazarda rekabet edebilecek bir ürün ve işletme vardır. İşletme, iş süreçlerini analiz ederek, iş akışlarını optimize ederek ve kaynakları daha etkili bir şekilde kullanarak verimliliği artırabilecekleri bir noktaya en iyiyi hedefleyerek gidebilir.
MVC’den Continuous improvement sürecine ilerlenirken işletmenin ölçeğide büyüyecektir. Ölçeği genişleyen bir Startup’ın ilerleyen aşamalarında hangi noktalarda nasıl tanımlanması gerektiği, bu geçişler yaşanırken nasıl bir çerçeveden sorunları değerlendirmek gerektiği benim içinde bir soru işareti. Belki tecrübeleri olanlar yorum yapabilirler.
Peki sizler bu kavrama bir yerlerde rastladınız mı yada benimle benzer soru işaretleri hiç oldumu sizlerdede merak ettim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yorumlarınızı, özellikle eleştirileriniz bekliyorum.
Uigstudio
https://www.beondeck.com/post/minimum-viable-company